Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Siyaset ve Nefret | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Siyaset ve nefret meselesini ortaya atarak anlam bakımından zıtlığa atıfta bulunmayı amaçlamıyoruz. Siyaset, sevgi ya da muhabbet eylemidir. Aksine kastedilen şey şu ki siyaset, pragmatizme ve çıkarcılığa dayanan bir eylemdir. Siyaset, Max Weber’in rasyonalizm kavramına göre en rasyonel toplumsal fiillerden birisidir. Çünkü doğal siyasi bir eylem, bir menfaat ve çıkarı gerçekleştirmeye çalışan rasyonel bir hedefe sahiptir.

Bu açıklamayı göz önünde bulundurarak -yorum ve ayrıntıya gerek duymayan- nefret ise, rasyonel, mantıklı ve makul bir siyasetin amacı olması mümkün değildir.

Bu açıklamanın maksadı nedir?

Geçtiğimiz perşembe günü Şarku’l Avsat gazetesinin yayınladığı bir makalede ABD’deki nefret gruplarının sayısının Donald Trump başkanlığının ilk yılında önemli bir şekilde artış gösterdiği, nefret ve radikal grupların sayısının yüzde 4 oranında artarak 954’e yükseldiği vurgulandı. Yine bu sayısal veride bizi özel bir şekilde ilgilendiren şey ise, Müslüman karşıtı grupların sayısının geçen yıl 101 iken bu yıl 114’e yükselmesidir. Gördüğümüz gibi şu an Müslüman karşıtı grupların oranı (tabi siyahi karşıtı grupların yanı sıra) yaklaşık yüzde 12’ye ulaştı.

Öyleyse ilk değerlendirmede bu artış, korkunç olmasa bile nefret olgusunun arttığını gösteriyor. Belki de nefret gruplarıyla ilgili anketin dayandığı hipotez, bugün ABD’deki nefret ve radikalizm olgusunun milli güvenlik ve toplumsal barış yönünden maliyetli bu tür olguya neden olan ve bu olguyu destekleyen siyasi ortamın varlığının güçlü bir göstergesidir.

Şüphesiz bu artış, göreceli olarak normaldir. Ancak Başkan Donald Trump, seçim kampanyası sırasında ya da başkanlık seçimlerini kazanmasından ve Beyaz Saray’a çıkmasından sonra tüm oluşumları, çeşitliliği ve farklılığıyla Amerikan toplumuna ve dünyaya açık bir söylem benimseseydi biz, nefret ve radikal grupların sayısının azaldığından da bahsedebilirdik. Zira ABD, dünyadaki en etkili güçtür.

Nefret gruplarının sayısında korkunç olmayan şeklinde ifade ettiğimiz bu artış, ABD toplumundaki nefret oranının artmasıyla kıyaslandığında şu anki oranın önümüzdeki günlerde, gelecek olay ve kararlarda daha da artacağı öngörülüyor.

ABD’deki nefret gruplarıyla ilgili bu rapor, bizi şu soruya götürüyor. ABD dışındaki nefret durumu nasıl? Nice radikaller, tutumlarında ılımlı, rasyonel ve gerçekçi olan aydınlara karşı medyada ve sosyal paylaşım platformlarında rastgele kampanyalar ilan etmek ve ateşe yağ dökmek için Trump’ın söyleminden istifade etti.

İkinci değerlendirme ise, nefret grupları tarafından ilk hedef alınan kimselerin Müslümanlar ve siyahlar olmasıdır. Bu da ABD’nin resmi siyasi söyleminin din ve renge göre ayrımcılık yaptığı, ırkçı ve dini ayrımcılığı beslediği anlamına geliyor. Burada nefrete yönelik bir tür siyasi teşvikin olduğu çıkarımında bulunuyoruz. Bu da rasyonel olmayan ve üzerinde uzun süre düşünülmeyen bir siyasetin varlığına işaret ediyor.

Başkan Trump’ın seçim kampanyasındaki açıklamalarının en tehlikelisi de ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etme kararıdır. Bu karar, bazılarında nefret duygularını uyandırdı ve belki de ilk defa diğerlerinde de bu nefret duygularını ortaya çıkarttı. Çünkü Trump, radikal, ılımlı ve hatta yandaşların üzerinden örtüyü çekerek sonuçları hala açık olan gayet hassas ve tehlikeli bir meseleye dokundu. Filistinliler, en azından tarihi haklarını ve onurlarını garantileyen bir çözüme ulaşmadıkları zaman hiç kimse, radikalizm ve nefreti kontrol altına alamayacaktır. Şu an Filistin meselesi, genel anlamda Arap İslam dünyasıyla Batı dünyası arasında gerginliğe yol açan ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma şokunun en düşük aşamasında bulunuyor.

Diğer bir problem ise Trump, başkanlık koltuğuna geçtiğinden beri Amerikan siyasetinin tanık olduğu değişiklikler, Ortadoğu’da ABD’nin bazı sağlam tutumlarının güvenirliğini zayıflatmaktadır. Çünkü açıklamaya gerek olmadan yorumlanabilecek ve analiz edilebilecek şekilde siyasi bir parazitlenme meydana geldi.

Diğer yandan ırkçılığa yol açan, gerilimi besleyen ve dünyada daha çok nefret gruplarının ortaya çıkmasını teşvik eden en hassas meselelerde ve dünyadaki en büyük devletin politikasında rasyonalitenin olmaması, herkesi yok edecek daha fazla kaosa yeşil ışık yakmak anlamına geliyor.

Meydana gelen gelişmeler, gerçekten organize türde bir kaostur.