Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Trump… yeni bir strateji | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Donald Trump’ın başkanlık seçim kampanyasıyla ilgili araştırmalardan ulaştığımız şey, Trump’ın dünyaya dar bir şekilde bakan bir başkan olacağı yönündedir. İktidar, kendisine pek çok görev verdiği sürece ABD’yi yönetmesi önemli değildir. Öte yandan kamuoyu, yalnızlaştı. Trump, dar ekonomik bakışa sahip ırkçı beyazları razı edecek şeyler yaptı. Dahası ABD’yi faydasız çatışmalara sokuyor. ABD’nin modern tarihinde ilk defa; NATO’ya, Amerika’nın batılı müttefiklerine, NAFTA’ya ve yapılan ittifaklara karşı, katı olan bir başkan görüyoruz. Aslında Trump’ın Beyaz Saray’a gelişi, belki de konuşmalarında pek dikkat edilmeyen sözlerinde ciddi olduğunu gösteriyor. O, siyasetçiler ve halk arasında taraftarlarının kendisine âşık olduğu Trump’tı. Kendi partisinin içinde ve dışında yer alan hasımları bile Trump’a âşıktı. Fakat Trump, medyanın sevgisini kesinlikle kazanamadı.

Beyaz Saray ve iktidardaki 9 aylık bir süreçten sonra Trump, eski Trump değil. Bir hafta önce Afganistan’daki stratejisiyle ilgili yaptığı konuşmada, içgüdülerinin, danışmanlarının fikirlerine dayanarak aldığı kararlardan farklı olduğunu söyleyince bizi şaşırttı. Bu kez “en nihayetinde kurumlar kazanacak” diyen teori, “Bırakın Trump Trump olsun” yani farklı meseleler karşısında içgüdüleri ve düşünceleri neye sevk ediyorsa ona göre davransın düşüncesine üstün geldi. Aslında bu, ABD’nin yeniden büyük olacağını garantiliyor. Buna ulaşmak kolay olmadı. Aksine içgüdülerine ters düşen kararından bir gün sonra Arizona eyaletinde seçim festivali düzenledi. Bu festivalde, göçmenler, ABD ve Meksika arasında duvar inşa etmek, vergi ve temel konularda Amerika’nın çehresini değiştirecek kanun tasarılarıyla ilgili sevenlerinin duymak istedikleri şeyleri söyledi. Fakat bunların hepsi gerçeğe aykırıydı. Arizona eyaletinden Senato Meclisi üyelerinin siyasi festivale katılmaması, başta sağlık sigortası tasarısı olmak üzere Kongre’ye sunduğu bütün kanunlarda kendisine pahalıya mal olan Cumhuriyet Partisi içinde meydana gelen bölünmeyi işaret ediyordu. Fakat daha fazla pahalıya mal olan şey ise, Beyaz Saray’ın durumuyla ilgiliydi. İlk başkanlık döneminden başlayarak kısa bir sürede, başta milli güvenlik danışmanı, basın sözcüsü, iletişim sorumlusu, Beyaz Saray baş yetkilisi olmak üzere birçok yardımcısının ayrılmasına neden oldu. Belki de bunlardan en önemlisi de başkanın stratejik danışmanı ve ideolojik sırlarının taşıyıcısı Stephen Bannon’dan vazgeçme kararıydı.

Afganistan kararı ise, belki de Trump’ın kuruma dönüşünü ifade eden en önemli kararlardan birisiydi. Bunun için Trump’ın içgüdüsü, Afganistan’ın çözümü olmayan bir dilemma olduğu yönündeydi. Sebep, ister önceki yönetimin başarısızlığı olsun isterse daha fazla askeri müdahale yapılsın, bu gerçeği değiştirmeyecekti. Başkan, Afganistan’da uğruna feda edilecek bir menfaat görmüyordu. Bununla beraber, ABD Başkanı askeri müdahaleyi sürdürmeye ve savaşı kazanmaya karar verdi. Çünkü dünyaya önderlik etmek ve güvenirlik açısından Amerika’nın Afgan sahasını, envai çeşit radikal ve terör gruplarına açık bırakması mümkün değildir. Bu durum, Amerika’nın askeri, diplomasi ve istihbarat müessesinde yaygın olan bir perspektiftir. İlk önce Amerika’daki beyaz radikallerden Beyaz Saray boşaltıldıktan sonra söz konusu stratejiye devam etmek için bu perspektif şiddetle baskı yaptı. Ancak Trump, Afgan sahasında zaferi kazanmak için nereye kadar gidecek? Bu soruyu cevaplamadan önce Trump, sadece Afganistan’da daha fazla askeri müdahaleye yönelmedi. Aksine Trump, müessesenin isteğine binaen, Irak ve Suriye’de de DEAŞ’a karşı daha fazla askeri müdahaleye hazırdı.

Yukarıdaki soruyu cevaplamak için göz önünde bulundurulması gereken iki gerçek var. Birincisi; Afganistan’daki savaş ve teröre karşı mücadelede Amerika’nın kendi tarihinde girdiği en uzun savaşlardan birisidir. 16 yıl süren savaş ve çatışmada, şu ana kadar bir başarı sağlanamadı. Savaşın doğası, başarı ve yenilgi tanımlarının tatbik edilmesini imkânsız hale getirdi. Trump’tan önce Barack Obama, savaşı, Irak’tan Afganistan’a taşıdı. Fakat Barack Obama, çok geçmeden çekilmeye ve Afganistan hükümet güçlerini eğitip donatmaya başladı. İster Obama zamanında olsun ister Trump zamanında, sonuçta Taliban, Afgan topraklarının üçte birinden fazlasına egemen durumdadır. Ayrıca, Afganistan hükümet güçlerinin parçalanması konusunda endişeler var. Trump, detayları paylaşan bir başkan değil. Öte yandan göndereceği birliklerin sayısı bilinmiyor. Fakat 4 bin yedek askerin gönderilmesi, Afgan sahasında güç dengesinde köklü bir değişiklik olacağı anlamına gelmiyor. Taliban’ı desteklemesini azaltmak için Afganistan’a baskı yapılmasının yanı sıra, Afgan güçleri, daha fazla eğitilip donatılarak desteklenecek. Afgan millet yapısını inşa etmek için, Amerikan planları sona erdikten sonra, belki de Afgan hükümetine en büyük kaynaklar verilecek. Bu hususta Amerika’nın dış politikasında bazı değişiklikler bulunuyor. Nitekim Donald Trump’a göre George W. Bush dönemindeki yeni muhafazakârlar yönetimi ile Barack Obama zamanındaki yeni ilerlemeciler, Amerika’nın güvenlik çıkarlarını her şeyin üstünde gören politikalar izlemek yerine, Amerika’daki gibi Afganistan’da da bir millet modeli inşa etmeye büyük önem veriyorlardı. Söz konusu bu Trump vari dokunuş, eski yöntemle savaşı idare etmekten çekinerek Trump’ın müesseseye geri döndüğünü gösteriyor. Yine bu dokunuş, ilkesellik olgusunu, Afgan sahnesinde ve belki de diğer askeri sahnelerde, savaş yönetiminde gerçekliğe dönüştürüyor.

Seçimdeki tutumunun aksine Trump’ın yeniden müesseseye dönüşü, tanıdığımız Trump’ın başkanlık koltuğunu kazanmak için sahip olduğu gücü kaybettiği anlamına gelmiyor. Trump’ın şu ana kadar yaptığı şey, önceki başkanların zamanından beri var olan stratejilerde kısmen yaptığı düzenlemelerdir. Eğer Trump, apaçık ve kesin zaferi garantileyecek derecede ansızın birliklerin, araç ve gereçlerin sayısını artırarak sonuna kadar çatışmaya karar verdiğinde, işte o zaman Trump’ın stratejisi farklı olacaktır. Ya da tam tersine Afganistan meselesinin kayıp bir mesele olduğuna karar vererek savaştan tamamen çekilecektir. Her halükarda bu, savaşların ve çatışmaların doğasında var olan bir durumdur. Bu, devamlı daha çok içine çeken kumar oyunu gibidir. Veyahut tam tersine kumarda kurtuluş değil de büsbütün çekilmek vardır.