Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Umut, şimdi yolun sonunda değil | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın üstlendiği girişimlerin çoğunun bana şaşırtıcı geldiğini itiraf ediyorum.

Büyük tabu sayılan büyük milli projeleri yapacak liderin rolünün önemine derinden inanan ve cesur bir adam olması gerektiğini ve bu şekilde hareket eden bir politikacı olması gerektiğini defalarca söylemiştim. Fakat, bu zor gerçekleşmesi beklenen tabuların meydana gelmesinin ve ete kemiğe bürünmesinin zor olacağını düşünmüş ve bu nedenle yakın dönemde problemlere ilaç bulanın imkansız olduğunu düşünmüştüm, her zaman.

Öyle gözüküyor ki, ülkemizde, düşündüğümün de üstünde hayır var ve buradaki adamlar tahmin ettiğimden daha cesur. Bu bana, neredeyse on yıl önce, tüm sıkıntılarına rağmen, uzak ya da çok uzak ta olsa olsa bir umut ışığı huzmesi gördüğünü söyleyen eski dostum Muhammed Said Tayyib’i hatırlatıyor. Artık umudun yolun ucunda bir parıltı olmadığını, önümüzde canlı olarak durduğunu, yılların beklediklerinin çok ötesinde, ülkenin geleceğini ve gelecek kuşaklarını yeniden şekillendiren büyük ölçekli, çok boyutlu bir çalışma biçiminde ortaya çıktığını söyleyebilirim.

Veliahdın geçen hafta medyaya verdiği demeçler tabuların eskisi kadar dokunulamaz olmadığını ve Suudi toplumunun bekleme istasyonunda beklemeye mecbur olmadığını ve toplum ve hükümetin geleceği inşa ettiğinin en büyük delilidir. Bu değişimin tümden bereket ve tümden hayır olmasını temenni ederiz.

Veliaht Prens’in Time Dergisine verdiği demeç dikkate değer ve üzerinde düşünülmelidir. Demeçte yeni Suudi Arabistan’ın oluşumunda alameti farika olacak iki noktaya dikkatinizi çekmek isterim, ilki dini kimliğin içeriğinin anlaşılmasıyla ilgili yeni anlayış; özetle, geçen senelerde dinin kamu hayatındaki rolü dinin gerçeğini yansıtmadığı gibi haddi zatında bir mezhebi de temsil etmemektedir. Geçen senelerde olan biten bir cemaatin ülkeyi hegemonyası altında almak ve yönlendirmek için bir yol belirlemiş olmasıdır. Bu cemaat, ülkenin ve vatandaşların değil de, kendi çıkarlarını kollamak için bu yola başvurmuştur. Yeni Suudi Arabistan’da ise rehberimiz, ifrat ve tafrite kaçmaksızın, ılımlı, toleranslı, yeni dünya ile iletişimde olan İslam olacaktır.

İkinci nokta ise; Yeni Suudi Arabistan’ın tüm vatandaşlarına vatan olmasıdır, zira, Veliahd demecinde şunu söylüyor: “Suudi Arabistan’da hem Sünniler hem de Şiiler var ve her mezhebin içinde her birinin takipçileri olan farklı okullar var ve birlikte Suudiler olarak yaşıyorlar”. Veliaht Prens, Suudi ulusal kimliğinin tüm Suudilerin şemsiyesi olduğuna ve mezhep farklılıklarının ülkenin kültürünü ve hayatını zenginleştiren çeşitliliğin içinde yer aldığına, mezhep ya da sosyal bağın bir Suudi vatandaş ve diğeri arasında bir ayrım ya da farklılık çizgisi oluşturamayacağına karar verir.

Her iki noktanın da her kamu platformunda ve her okul kitabında slogan olarak öne çıkarılmasını hak ettiğini düşünüyorum. Her iki nokta Suudi toplumunun görmekte olduğu dönüşümün en önemli unsurlarından bazılarını özetlemektedir. Suudi Arabistan toplumu kapalı ve kimliği hakkında korku yaşayan bir toplumdan dünyaya açık bir topluma dönüşme yolundadır. Toplumumuz, geçmişi ve zenginliği ile kapsayıcı ve uzlaştırıcı ve doğal çeşitliliği olan bir kimliğe bürünmektedir ve bu kimlik içine herkesi, bütün kültürel yönleri, tarihsel deneyimleri ve özlemleriyle aldıkça daha da zenginleşecek ve derinleşecektir.

Allah’ın izniyle, her zamankinden daha iyi bir gelecekle yüz yüze olacağız. Her değişimin bedeli olduğunu biliyoruz. Suudilerin de bu bedeli, ne kadar ağır olursa olsun, ödemeye hazır olduğunu düşünüyorum. Tek isteğimiz, çocuklarımızın kendine ve ülkelerine layık, özgür ve onurlu bir yaşam sürmeleridir ve bu yönde ilerlediğimiz de görüyorum.