Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Yasadışı göç dramı | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Geçen Pazar günü Tunus acı verici bir trajediye tanık oldu. Bu trajedi; Tunus’un ekonomik başkenti sayılan Sfaks ilinde bulunan Karkana Adası’nda yaşandı. Onlarca yasadışı göçmeni (180 yasadışı göçmen) taşıyan bir tekne Karkana adası sahilleri yakınlarında battı.

Diğer bir deyişle: Onlarca kişi suda boğuldu. Anneleri onları balıklara yem olmak için doğurduklarını hiç düşünmemişlerdi…

Geçen hafta boyunca bu felaket; Siyasi partilerin, örgütlerin, medya ve nerede olurlarsa olsunlar tüm Tunusluların tek gündemini oluşturdu.

Tabi ki kendini yakma veya yasadışı kaçak göçmenlik Tunuslular için yeni bir olgu değil. Ancak yeni olan bu durumun, gençleri kendileri gibi Avrupa’ya gitmeyi ve hayallerini gerçekleştirmeyi umut eden onlarca kişiyi taşıyan basit bir tekne ile yola çıkmayı göze almalarına neden olan ümitsizliğin hala devam ediyor olmasıdır.

Bu insanlık dramı Tunus’un halihazırda yaşadığı hükümet krizini her açıdan derinleştirdi. Çoğunluk başarısız politikalar üreten, gençlerin beklentilerini karşılamakta ve işsizliği azaltacak iş fırsatları yaratmakta aciz kalan hükümeti suçluyor. Ancak kimileri de bundan ailelerin, kaçak göçmen ticareti yapan çetelerin ve emniyet güçlerinin zayıf performansının sorumlu olduğunu düşünüyor.

Aslında geçmiş yıllarda kendini yakma olgusu sadece erkekler has bir olguydu. Ancak son yıllarda hem erkeklerin hem de bayanların arasında yaygınlık kazandı. Ki bu da üzerinde durulması gereken kayda değer bir değişimi temsil ediyor. Aynı şekilde yasadışı göçte bireysel bir olguydu. Gençler tek başlarına ya da birkaç arkadaşları ile bu maceraya atılırlardı. Ancak günümüzde tüm ailenin birlikte yöneldiği toplu bir olguya dönüştü.

Yani kendini yakma ve kaçak göç olgusunun cinsiyet veya medeni hal değişkenine göre önemli ve anlamlı sosyal dönüşümlere tanık olduğunu söyleyebiliriz. Bazı evli erkeklerin hamile eşleri ile birlikte kendilerini yakmaları veya ölüm yolculuğuna tüm ailenin birlikte katılması ve boğularak yok olmaları herkeste şok etkisi yaratan dönüşümlerdir.

Bunun ne kadar şok edici olduğundan bahsetmeden önce sormamız gereken bazı sorular var: Bir erkek için hamile eşinin ve dünyaya gelmesini beklediği çocuğunun hayatını tehlikeye atmak kolay mıdır!? Bir ailenin tüm fertlerinin yasadışı bir şekilde göç etmeye karar vermesi doğal mıdır?

Kimi genç kızlar ve kadınlar nasıl yasadışı göçü ve her an batma tehlikesi ile karşı karşıya olan ve farklı uluslardan onlarca kişi ile tıka basa dolu olan bir tekneye binmeyi düşünür hale geldiler?

Sanırım nedenlerinin daha zor, korkunç ve ürkütücü olduğu zor ve korkunç kararlar ile karşı karşıyayız.

Lafı çok eveleyip gevelemeden söyleyebileceğimiz tek şey bu olgunun nedenleri,ekonomik sıkıntılar,bireylerin yabancılaşlaşma hissetmeleri ve onurlu bir yaşam hakkından mahrum bırakıldıklarını düşünmeleridir.Herkes için hayatı çok değerlidir. Ve bu hayatı tehlikeye atmak ve yetersiz bir deniz aracı ile denize açılma kararı almak hiç kimse için kolay değildir.Açıkça söylemek gerekirse bu tehlikeli adım,teşebbüs edenin başarısız olmasını temenni ettiği bir intihar girişimi gibidir.

O zaman ümitsizlik,bir kenara itilmek ve özellikle geçim kaynaklarının eksikliği insanaları bu tehlikeyi göze almaya ittiğini söyleyebiliriz.Çünkü onlara göre ne kaybedecekleri ne de onlara hayatta olduklarını hissettirecek bir şey var. Bu anlamda devrimden sonra iktidara gelen hükümetler her iki olgunun da bu şekilde sürmesinden sorumludurlar. Çünkü kalkınma ve yatırım yapmakta başarısız olan hükümetler kitlelerin sahip olduğu umut düzeyinin düşmesine neden oldular.Bunun sonucunda da Tunus dinarı çökerken fiyatlar katlanarak artmaya devam ediyor.

Tunus’un siyasi oalrak görülen sorunu aslında ekonomik bir sorundurDevrimden günümüze iktidara gelen siyasi elitlerin tamamı devrimin nedenin aslında ekonomik olduğunu unuttular.Devrimin temel nedeninin sadece yerli değil uluslararası ekonomik yansımalar sebebiyle gerileyen ekonomik değerler olduğunu unuttular.

Son yıllarda iktidara gelen hükümetler ekonomik sorunları ihmal etti.Para ve ekonomi uzmanalrının yatırım ve ekonomi çarkı dönmedikçeherkes için 2016, 2017 ve 2018 yıllarının çok zor geçeceği yönündeki uyarılarına rağmen hiçbir hükümet bu konuda çözümler üretmeye çalışmadı.

Son aylarda vergilerin kontrolü,yolsuzlukla mücadele ve paralel ekonominin kayıt altına alınması için bazı adımların atıldığını görüyoruz.Ancak bu çabalar;hem ekonomiyi canlandıracak hem de paralel ekonomiyi baskı altına alacak kapsamlı bir vizyonu hayata geçirmek yerine devletin en azından asgari işlevini yerine getirebilmesi için kamu hazinesine para toplama amacını taşıyor.

Daha açık bir tabir ile günümüze kadar iktidara gelen hiçbir hükümetin ölçülebilir hedeflere dayanan açık bir ekonomik vizyonu olmadı.Bu nedenle işsizlik oranları yükseldi,yoksulluk arttı ve Tunus ekonomisinin omurgasını oluşturan orta tabaka büyük ölçüde aşındı.

Kaçak göç olgusuna sadece bir güvenlik sorunu olarak değil de temel nedenlerini ele alarak yaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Açlık, kenara itilmek, servete dönüştürülebilecek zenginlik ve potansiyelden haksız bir şekilde dışlanmak yerine yasadıçı göçü ve boğulmayı göze alan isteyenleri engellemeyen güvenlik unsurları bu sorunun sorumlusu değildir.Aynı şekilde nsanların içinde bulunduğu çaresizliğe yatırım yapan ve bunu sadece hayatların kaybedildiği bir pazara dönüştüren yasadışı göç çeteleri de bu olgunun tek sorumlusu değildirler.

Hükümetin yasadışı göç olgusuna yaklaşımında ekonomik nedenleri bir kenara itmesi,bastırılmış umutsuzluk ve öfke duygularını körükleyecektir.Çünkü bu tür bir yaklaşım içerisinde siyasi yanılgı ve sorumsuz bir davranışı taşımaktadır.