Lütfen yeni siteyi Bekleyiniz: https://aawsat.com/turkish


Ortadoğu haber | Şarkul El-Avsat

Yerel kalkınma modellerine doğru | ŞARKUL AVSAT
Bir Sayfa Seçin

Cezayir’den Irak’a Mısır’dan Suudi Arabistan’a kadar 20. yüzyılın son çeyreğinde, Arap dünyasının önemli bir özelliği olan kapsamlı kalkınma projelerine dönüş ve ekonomiyi yeniden yapılandırmayla ilgili yeni gelişmeler yaşanıyor. Bu projelerin Arap ülkelerinin şekil ve şemailini değiştirdiğini biliyoruz. Fakat söz konusu projeler, asıl amacına ulaşmadı. Yani bu projeler, bütün vatandaşlar için refah ve adaleti gerçekleştirecek çeşitli ve geniş üretim tabanına sahip bir ekonomi tesis etmedi.

Son 20 yılda ekonomik ve sosyal kalkınmanın tek bir evrensel modeli olmadığına delil olarak kalkınma alanında Çin modeli ortaya çıktı. Marshall planı, Avrupa’da başarılı oldu. Çünkü bu plan Avrupa’da uygulandı. Avrupa dışında başka bir yerde tatbik edilseydi akıbeti ne olurdu bilmiyoruz. Geçen 50 yıllık süreçte, onlarca Afrika ve Asya ülkesinde Uluslararası Para Fonu’nun(IMF) öneri ve tavsiyeleri uygulandı. Ancak söz konusu öneriler, bu ülkelerin ekonomilerini yeniden dengelemede ve istenilen hedefleri gerçekleştirmede başarı sağlamadı.

IMF uzmanları, ekonomik dönüşümün 1-2 yıl içerisinde gerçekleşmeyeceğini söylüyorlar. Ekonomik dönüşüm, kronik problemlerin ilacıdır. 70’li yıllarda İran’daki kalkınma tecrübesini inceleyen Prof. Homa Katouzian, İran toplumunu sıkılan ve hızlıca rahatsız olan kısa dönemli bir toplum olarak nitelendirdiğinde tam olarak bu meseleye parmak basmıştı. Yani İran toplumu, uzun süreli çalışma gerektiren büyük hedefleri gerçekleştirme babında da olsa geçici başarılarla uğraşıyor. Arap toplumları da muhtemelen aynı problemleri yaşıyor. Bunun için ivedi çözümlerin acıyı dindiren ve acının kaynağını iyileştirmeyen aspirinden başka bir şey olmadığını bilmelerine rağmen Arap toplumları, işsizlik sorununa anlık çözümler arıyor. Arap toplumları, meyvelerini görmeden önce uzun süre beklemeyi gerektiren üretim zeminini genişleterek değil de hükümet harcamalarını artırarak yoksulluk sorununu çözmeyi düşünüyor. Oysaki üretim zemini, sadece bir aspirinden ibaret değil sorunun gerçek ilacıdır.

Çin, IMF’nin tavsiyelerine uymadı ve Batı akademisindeki yaygın kalkınma teorisini göz önünde bulundurmadı. Aksine Çin, 1979 yılında endüstriyel ekonomilerle rekabet seviyesine ulaşmayı amaçlayan iddialı bir program ilan ettiği zaman kendi özel yöntemini izledi.

Program, ilan edildiği gün eleştirildi. Programın Mao Zedong döneminin radikal ideolojik geleneklerinden kurtulmak için bir kılıf olduğu dile getirildi. Daha sonra söz konusu programın yeni Çin asrının ‘İpek Yolu’ olduğu anlaşıldı. 1979 ve 2003 yılları arasında gayrisafi yurt içi hâsıla 1425 milyar dolara yükseldi. Bu miktar, yıllık kalkınma oranıyla yüzde 9’a ulaşıyor. Bu, o dönemde dünyadaki en yüksek orandır. 1978 ve 2000 yılları arasında yoksul sayısı, 260 milyondan 30 milyona düştü. Çin ihracatı da 40 katı artış gösterdi.

Çin modelinin başarısı, eğitime, bilimsel yaratıcılığa, yerel ve yabancı yatırım özgürlüğüne odaklanmak ve hukukun üstünlüğü gibi uluslararası düzlemde kabul edilen standartlarla özellikle kırsal kesimdeki yoksul sınıfları korumak, genel hizmet masraflarını kontrol etmek ve ham madde ile ucuz iş gücü sağlama konusunda “Karşılaştırmalı üstünlükler teorisi”nden faydalanmak gibi yerel gereksinimler arasında kurulan ince dengenin bir meyvesidir.

Özetle başarılı modelleri taklit etmek şu veya bu ülkedeki kalkınmanın başarılı olması için gerekli bir şart değildir. Aksine başarı, yerel imkânlar ideal bir şekilde kullanılarak ve kalkınmayı belirli hükümet kuruluşlarının uyguladığı politikadan her vatandaşın kendi beceri ve olanaklarını ortaya koyma fırsatı bulacağı ulusal bir projeye dönüştürerek gerçekleşecektir. Bu şekilde halk, kendisi ve çocukları için istediği gelecek modeline ulaşabilir.